Dünya tarihinde alınan ilk vergiler ayni vergiler olmakla birlikte; ortaçağın sonlarında modern vergilendirme sistemi ortaya çıkmış ve ilk kez 13. Yüzyılda düzenli olarak vergi alınmaya başlamıştır.

Osmanlı’da ilk vergi uygulaması devletin kurulduğu yıl olan 1299’da Osman Gazi tarafından Pazar Resmi (bac) olarak uygulanmıştır; söz konusu resmin ilanında “Her kim pazarda satış yapıp para kazanırsa bunun iki akçasını versin, satamazsa hiçbir şey vermesin ve bu kuralı kim bozarsa Allah Teâlâ da onun dinini ve dünyasını bozsun” ifadesine yer verilmiştir. Bununla birlikte 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen ilk kanun da 24 Nisan 1920 tarihli ve 1 sayılı “Ağnam Resmi (Hayvan Vergisi)”dir.

 

Buna göre devletlerin kuruluşlarında ihdas edilen ilk kanunların vergi kanunu olması vergiye verilen önemin bir tezahürüdür. Zira belli kamu hizmetlerini yürütme ödevini üstlenen devletin, bu hizmetlerin finansmanı için vergi ilişkisinin alacaklısı sıfatıyla harekete geçmesinin görevi dâhilinde olduğu açıktır. Aynı şekilde vergiler aracılığıyla kamu hizmetlerinin finansmanına katılmak birey açısından teknik bir zorunluluktur.

Bu kapsamda devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği vergi, resim, harç ve şerefiye gibi tüm kamu gelirlerini içeren, söz konusu vergi ödevinin niteliğine, vergi borcunun doğması ve ortadan kalkmasına ilişkin maddi ve şekli hukuk kuralları bütününe vergi hukuku denilebilecektir. Vergi hukuku kamu hukuku içerisinde yer alan ve diğer hukuk dallarıyla, özellikle anayasa hukuku, idare hukuku, uluslararası hukuk, ceza hukuku, yargılama ve takip hukuklarıyla yakın ilişkiler içindedir.

Devletin ülkesi üzerinde egemenliğine dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili güç olan vergilendirme yetkisi, hukuk devleti ilkesi (yasal idare ilkesi, genellik ve eşitlik ilkesi, hukuki güvenlik ilkesi, belirlilik ilkesi, geriye yürümezlik ve sair ilkeler) ve temel hak ve özgürlükler yönünden sınırlandırılmıştır. Hukuk devleti ilkesi ve buna bağlı ilkeler tek başına vergi yükümlüsü / sorumlusu olan kişiler açısından güvence oluşturmamaktadır. Bu nedenle vergiyi doğuran olayın sebep unsurunu oluşturduğu vergilendirme işlemi (beyana dayanan tarh, ikmalen vergi tarhı, re’sen vergi tarhı, idarece vergi tarhı ve düzeltme yoluyla tarhiyat işlemi, tebliğ, tahakkuk ve tahsil) vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri, Danıştay nezdinde ve her halükarda ulusal düzeyde nihai olarak Anayasa Mahkemesi’ne ve uluslararası düzeyde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurular ile yargısal denetime tabi tutulabilmektedir.

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Pinterest

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MAKALE YAZARI
Av. Emre ÖZCAN

2011 Yılından itibaren alanında Avukatlık Faaliyetlerine başlayan büromuz bu faaliyet alanını 2016 yılında genişleterek müvekkillerine hem Avukatlık ve hem de aynı zamanda Arabuluculuk hizmetleriyle faaliyetlerine devam etmektedir.

SON EKLENEN YAZILAR
BİZLERİ TAKİP EDİN
Mesaj Gönder
WhatsApp Destek Hattı
WhatsApp Danışmanlık Hattı
Merhaba🙌😊 Size Nasıl yardımcı olabiliriz?
HEMEN ARA